-
Sema Aydın
Tarih: 25-11-2020 16:23:31
Güncelleme: 25-11-2020 16:23:31
25 Kasım kadına yönelik ulusal mücadele günü
Her tür teknolojik gelişime rağmen gelişmeyen hatta eksilen insanlık. Modern
dünyanın geliştiğini iddia ettiği bir çağda hala şiddetin artarak devam ettiğine şahit
oluyoruz. Yaşamsal araçların geliştiği hayatın kolaylığına dair her tür ilerlemelerin
hayatımıza girdiği bu asırda şiddet unsurlarının oldukça artmasının altında acaba
modernizm ile gelen yeni birtakım olguların etkisi olabilir mi sorularını hem
kamuoyunun hem de sosyal bilimcilerin gündemine gelmiş durumda.
Modern dünyanın şiddete katkısı var mıdır?
Sosyal yaşamdaki gelişmeler kültürel yaşamı da derinden etkileyerek yeni kültürel
değerler inşa etmesi bakımından üzerinde durulması gereken bir yaklaşım olmalıdır.
Toplumlardaki bu değişim olgularının oluşum süreçlerini ele aldığımızda sosyal bir
varlık olan insanın yaşama serüvenin de merkeze koyduğu yaşam kriterlerinin arzu
ve isteklere göre şekillenmesi ve doyumsuz olan, sonu gelmeyen arzuların mevcut
değerler içinde isteklerini yerine getiremeyeceğini öğrenmiş olmasıdır. Bu nedenle
mevcut değerleri görmezden gelerek ya da hiçe sayarak yeni değer sayımlar üreterek
yeni yaşam tarzını inşa etmenin yolunu açmış, bu yaşam anlayışı ile sınırsız bir
özgürlük ekseninde yapılanmak istemiştir. Bu anlayış daha çok yaşam kaynağına
ihtiyaç oluşturmuştur, isteklerin yerine gelmesi için daha çok çalışma, daha çok
konfor, daha çok hedonist yaşam odaklı bir zihinsel yapılar oluşmuştur. Sosyal
yaşamın etkileşimli olduğunu da düşünürsek bu anlayışın çok hızlı bir şekilde
dünyada yayılarak yeni insan ve toplum yapıları oluşturduğunu görmekteyiz. Bu
sınırsız arzu ve beklentiler beraberinde ciddi çatışmaları da beraberinde getirmiştir.
Çünkü zihinde kıt kaynaklar ve sınırsız istekler olunca, ister makro düzeyde olsun
ister mikro düzeyde çatışma kaçınılmaz olur. İşte bugün devletlerin çatışması da
bunun bir sonucudur. Bireysel anlamda da pek farklı değil kişisel istekleri ve yaşam
tarzlarını kişinin kendisi değil de daha çok modern dünyadaki gelişmelerin
belirlediğini artık hepimiz bilmekteyiz. Bu yaklaşımda yetersiz ekonomi sınırsız
istekler ekseninde düşünüldüğünde bireysel çatışmalarda kaçınılmazdır. Bu
çatışmalar neticesinde güçlü olanın zayıfa karşı gerek fiziki gerek psikolojik gerekse
de ekonomik şiddet uygulayarak sonuçlandığını görmekteyiz. Özellikle son
zamanlarda kadın üzerinden algı oluşturan bir takım üst akıl kadın cinsiyetini ortaya
sürerek şiddeti tanımlamaktadır. Şiddete neden olan unsurları da yok saymaktadır.
Değerler üzerine inşa edilmemiş her türlü sosyal yapılarda çatışma kaçınılmazdır.
Bu nedenle gerek kadınlara yönelik gerek çocuklara gerek hayvanlara yönelik tüm
şiddetin nedenlerinin aslında oluşturulan ve bitmez tükenmeyen hedonist
(hazcılık)yaşam anlayışından kaynaklandığını artık dünya ve insanlık görmelidir.
Yöneticilerinde yönetimlerinde sosyal bilimcileri (sosyologları) daha çok
bulundurmalıdır. Nasıl ki sağlık sektörünün sorunlarını sağlıkçılar çözüyorsa sosyal
sorunları çözebilecek en önemli bilim insanları da sosyal bilimcilerdir. Değerlerimiz
üzerine inşa edilen bir eğitim, değerler üzerine inşa edilen bir ekonomi ve değerler
üzerine inşa edilen bir hukuk sistemi ile ancak şiddetin ve toplumsal çatışmanın
önüne geçebiliriz.
Şiddetsiz bir dünya için el ele verelim. Dünyaya barış gelsin
Sosyolog SEMA AYDIN
editor@bursamanset.com.tr